Burak Çağatay MUTİ
Şanlı tarihimizde pek çok kahramanlık, masal ve efsaneye yer vardır. Ancak bazı hadiseler vardır ki ne yazık ki zaman içinde bize unutturulmaya çalışılmıştır… Ne acı değil mi?
Bir asker düşünün… Uzun yıllar devletine, milletine hizmet etmiş bir paşa. Öyle ki ülkemizde adı bilinmese de kardeş ülke Azerbaycan’da ona BAKÜ FATİHİ diyorlar. 1. Dünya Savaşı sırasında Bakü’yü, Ermeni işgalinden kurtardığı için. Bu paşamız aynı zamanda 1. Dünya Savaşı öncesinde Trablusgarb’ta Mustafa Kemal ATATÜRK ile birlikte İtalyan işgaline karşı halkı örgütlemek üzere devlet tarafından görevlendirilen subaylar arasında. Yani bir nevi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün silah arkadaşı. Kurtuluş Savaşı sırasında da Anadolu’nun hemen hemen her cephesinde savaşmış, defalarca gazi olmuş bir paşa. Osmanlı’nın akabinde Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu vakit bu paşamız da millet için elinden geleni yapmış ve üstlendiği sorumlulukları layıkıyla yerine getirmiş bir subaydı.
Cumhuriyetin ilanından sonra ise devletin önündeki en temel sorunlardan biri de endüstriyel sanayi hamleleri ile ülke ekonomisinin güçlendirilmesiydi. Bunların başında ise hiç şüphesiz savunma sanayi geliyordu. Çünkü Balkan Savaşları’nı, Trablusgarb İşgali’ni, 1. Dünya Savaşı’nı ve Kurtuluş Savaşı’nı görmüş devlet görevlileri yerli ve milli bir savunma sanayinin ne denli önemli olduğunu idrak etmişti. Bunun sonucunda da bu emektar paşamız 1930 yılında İstanbul Zeytinburnu’nda Türkiye’nin ilk yerli ve milli endüstriyel silah fabrikasını kurdu. İlk başlarda tabanca, mermi, matara, gaz maskesi, tüfek, top arabaları parçaları üreten bu fabrika adeta ordunun tüm ihtiyaçlarını karşılamaya başlamıştı. Zaman içinde git gide büyüyen fabrika ağırlığı 1 tonu bulan bombalar, havan topları gibi ağır silahlar da üretmeye başladı. Hatta üretilen ürünler o kadar kaliteli ve uzun ömürlüydü ki bu fabrika sayesinde Türkiye, sadece 6-7 yıllık bir sürede silah ithal eden ülke konumundan çıkıp silah ihraç eden ülke konumuna yükselmişti. Ancak tabiki bu başarı cezasız kalmamalıydı. Atatürk’ün ölümünden sonra fabrikanın kapatılması yönünde Avrupa ve Amerika’dan gelen diplomatik baskılar neticesinde paşamız fabrikanın artık silah üretmeyeceğini duyursa da gizliden gizliye silah üretimi devam ediyor ve ülke ekonomisinin kalkınması yolunda üzerine düşeni yapıyordu.
Ancak ipleri koparak hadise 1948’de başladı. 1948 yılında patlak veren 1. Arap-İsrail Savaşı sırasında bu paşamız Filistin başta olmak üzere İsrail ile savaşan ülkelere silah satmaya başladı. Ama hiç şaşırmayacağınız üzere bu durum ABD ve İngiltere’nin başını çektiği Batı ülkelerinin çıkarları ile ters düşüyordu. Neticesinde 2 Mart 1949 tarihinde fabrikada 3 büyük patlama meydana geldi. Bu patlamaların eş zamanlı bir şekilde fabrikanın bağımsız 3 ayrı bölümünde; cephanelik, kimyahane ve yönetim binasında gerçekleşmesi bariz olan neticeyi ortaya koyuyordu. Bu patlamalar kaza değil alenen sabotajdı. TBMM’de 18 Mart 1949’da bu hadise için bir oturum açılsa da oturumda bazı milletvekillerinin “hadise örtbas edilmeye çalışılıyor” şeklindeki itirazları neticesinde dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İNÖNÜ’nün isteği ile kapalı oturuma geçildi ve hadisenin detayları sır gibi saklandı. Bu konuya ilişkin tüm bulgular ise CHP tarafından neredeyse devlet sırrıymış gibi saklanarak basına bu konuda sansür uygulandı. Bu hadise de, hadisede şehit olan paşamız da tarih sayfalarından bilinçli bir şekilde silinerek adeta unutturulmaya çalışıldı.
Ne yazık ki bu paşamız bu patlamalarda şehit oldu. İlk önce cesedi bulunamayıp boş tabut defnedildi. Hadiseden birkaç gün sonra 24 Mart 1949’da ise bazı vücut parçaları ile naşın ana gövdesi bulundu ve hiçbir devlet görevlisinin katılmadığı, aile üyelerinin katıldığı bir törenle hocasız bir şekilde defnedildi. Zira dönemin iktidarının yönlendirmesi ile fetva veren müftüye göre ceset parçası için namaz kılınamazdı. Bu milli kahramanımızın adı Nuri KİLLİGİL idi. Mezarı 2016 yılında yürütülen çalışmalar neticesinde Atilla ORAL tarafından Edirnekapı Mezarlığı’nda bulunarak layık olduğu şekilde bir cenaze namazı kılınarak mezar devlet tarafından onarıldı. TAM 67 YIL SONRA….
Şimdi Selçuk BAYRAKTAR gibi yerli ve milli savunma sanayi hamleleri gerçekleştirmeye çalışan insanların ve firmaların neden bu kadar önemli olduğunu anladık sanırım. Yerli ve milli savunma sanayi hamleleri ülkelerin belkemiğidir. Bir ülke ancak ve ancak yerli ve milli savunma sanayi hamleleri ile güçlenir, gelişir.
Bütün Türk Milletinin okuması gereken bir yazı, unutmayınki geçmişini bilmeyen, geleceğini göremez…Bu aydınlatıcı yazınız için ise teşekkürleri bir borç bilirim Burak Bey