Türk’ün büyük zaferi: Büyük Taarruz (Rum Sındığı) 26 Ağu 1922 – 18 Eyl 1922

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Sakarya Meydan Muharebesi’nden sonra artık Türk ordusu bir şeyler yapmak isteğindedir. Asker 9 ay boyunca hazırlanmıştır. Atatürk, şimdi bir karar almalıdır. Türk tarafının içinde İngilizlerin yerleştirdiği ajanlar vardır, özellikle “Black Jumbo” adında bir ajan vardır ve bu Atatürk’ün tüm toplantılarına katılmıştır. Bu ajan planları İngiliz ve Yunanlara ilettiği için tüm planların gizli yapılması gerekmektedir. Akşehir’de ordu arasında bir futbol maçı düzenlenme fikri ortaya atılır. Maç basına bildirilir. 28 Temmuz 1922’de ordu birlikleri bu maçı izlemeye çağrılır. Çoğu kişi bunun neden yapıldığını anlamamıştır. Maçın bittiği akşam Atatürk, düşüncesini söyler: “Taarruz ediyoruz!” Buna herkes çok şaşırır, çünkü taarruz eden ordu savunan ordudan daha güçlü olmalıdır. Yakup Şevki Paşa: “Biz eğer taarruz yaparsak, ordu, dava ve hatta belki memleket elden çıkar. Nakliye kollarımız da yetersiz. Yürüyen orduya cephane yetiştirebilmeleri mümkün değil.” Bunun üzerine gülümseyerek Atatürk: “Biz de o halde ikmali düşman kuvvetlerinden yaparız” diye cevap verir. Atatürk, ikinci emrini açıklar ve taarruzun Afyon üzerinden olacağını söyler. Paşalar bu duruma çok şaşırır, çünkü Afyon düşmanın en güçlü olduğu bölgedir. İtiraz sesleri hemen yükselir. Yakup Şevki Paşa: “Askeri gücümüzü Afyon’un güneyine kaydırmak, düşmanın ellerini kollarını sallayarak Anadolu’ya girme biletlerini kesmektir. Biz Afyon’a girelim derken Yunan ordusu çoktan Ankara’ya girer.” der. Bunun üzerine Atatürk ise rahatlıkla: “Girmez paşam, girmez” der. Atatürk, Yunan’ın zayıf noktasını bulmuştur. Afyon’un kuzeyine güçlü bir savunma kurulmuştur ama güneyi yüksek dağlar olduğu için Yunan komutan Trikupis, oradan bir saldırı beklememektedir. Atatürk’te bunu anladığı için buradan taarruzu başlatma fikrindedir. Devam eden itirazlara rağmen karar alınmıştır, 15 Ağustos tarihine kadar tüm hazırlıklar tamamlanacaktır. Taarruzun tam gününü ise sadece Atatürk bilmektedir.

Karar alınan tarih hiç öyle rastgele seçilmemiştir. Atatürk, Türk tarihi için çok önemli bir günü belirlemiştir. “26 Ağustos” işte bu tarih Anadolu’nun 1071’de kapılarını Türklere açtığı tarihtir. Atatürk bu kararları alırken meclisin hiçbir şeyden haberi yoktur ve bu yüzden muhalefet sesleri yükselmektedir. Yunan tarafı bu olanları keyifle izlemektedir. Yunan başkomutan Hacıanestis, yanından hiç ayırmadığı yabancı gazetecilerle cepheyi gezerken küstah konuşmalar yapar. Bir muhabir Hacıanestis’e sorar. Cepheyi gezdiniz, Mustafa Kemal’i gördünüz mü der. Hacıanestis: “Mustafa Kemal’mi, karşımda Mustafa Kemal diye birini göremiyorum” der. Mustafa Kemal ise Hacıanestis’e cevabını sonraya saklar.

Tarihler 17 Ağustos’u gösterdiğinde Atatürk gizlice Konya’ya gider. Herkes onu Ankara’da olduğunu düşünürken , 5. Kolordu Komutanı Fahrettin Altay ile görüşür ve geri döner. Büyük taarruza günler kala Atatürk, Çankaya’da yabancı diplomatların davetli olduğu bir çay partisi düzenler. Hakimiyet-i Milliye gazetesi 20 Ağustos 1922 tarihli sayısında Çankaya’da bir çay partisi düzenleneceği başlığı atılır. 21 Ağustos saat öğleden sonra 4 civarlarında davet başlar. Davetliler gelmiştir fakat Atatürk orada yoktur. Atatürk, o sıralarda oradan ayrılmış ve Akşehir’e yani batı karargahına gitmiştir. Bu, ordu komutanları ile Akşehir’de yaptığı son toplantıdır. Artık taarruz emrini verir ve savaşın ne şekilde olacağını harita üzerinden tek tek anlatır. Afyon’un güneyinden ilk saldırı olacak ve Eskişehir üzerinden indirilen süvari birlikleri ile düşman çember içine alınacaktır. Çay partisi dağılmak üzereyken Atatürk içeri girer ve misafirlerle sohbet eder. Herkes dağılınca tekrar Akşehir’e doğru yola koyulur. İstihkam birlikleri ağır topların ve ordunun geçeceği yolu düzenler ve iz kalmasın diye ağaç dalları ve samanlarla yollar örtülür. Tüm yol boyunca hiçbir şekilde ışık saçan bir şey kullanılmayacak, herkes gece yolculuk yapacak sabah kimse görünmeyecek ve her şeyin üstü örtülüp gizlenecek. Amaç Yunan uçaklarına açık vermemek.

Fahrettin Paşa emrindeki 5.süvari ordusu 24 Ağustos gecesi Ahır Dağı’na sızar. 25 Ağustos gecesi hava kararınca ordu harekete geçecektir. Mustafa Kemal Paşa, Fevzi Paşa ve İsmet Paşa artık Afyon’dadır. Önde bir asker ve arkasında paşalar ağır ağır Kocatepe’ye çıkarlar. Kocatepe, 1900 metre yüksekliği ile tüm meydana hakimdir. Saat gece 4’te ordu tepeye ulaşır ve taarruz emrini bekler. Türk ordusu, Yunan ordusunun güneydeki 1.Kolordusunu sarıp saldıracaktır ama hesaba katılmayan bir durum olmuştur ve her yeri sis basmıştır. Hava aydınlanmaya başlamıştır ama sis hala kaybolmamıştır. Atatürk’ün morali çok bozulur, sisin gitmesini beklemekten başka bir çaresi yoktur. Canı sıkkın bir şekilde kayalığın ucuna kadar gider, başparmağı dudağının ucundadır. Dakikalar geçmek bilmez. İşte o tarihi fotoğraf burada çekilmiştir. 1 saat sonra bir mucize gerçekleşir ve tüm sis dağılır. İsmet Paşa’nın topçu birliği sessizliği bir anda bitirir. Cephane kısıtlıdır, topların mevzileri yok edene kadar bitmemesi gerekir. İsmet Paşa’nın topçu birlikleri o kadar iyi atışlar yapar ki Yunan mevzileri daha ne olduğunu anlamadan çöker. Şimdi sıra süvari birliklerindedir. Yunan komutan Trikupis, güneyden gelen ordunun güçsüz olduğunu asıl ordunun kuzeyden geleceğini düşünerek, Atatürk’ün atmış olduğu yemi yutar ve her şey Atatürk’ün istediği gibi gitmeye başlar. Yunan ordusu güneyde çok büyük bozguna uğrar ve geri çekilmeye başlar. Yunan başkomutanı Hacıanestis, İzmir’de bir yatta kendini Anadolu’nun fatihi zannederek savaşı yönettiğini sanır. 26 Ağustos 1922’de Türk ordusunun başlatmış olduğu taarruzdan 2 gün sonra görevinden istifa ederek Yunanistan’a kaçar. Yakup Şevki Paşa, kuzeyden orduları ile saldırınca Trikupis güneye inememiştir. Tüm ordular ilerliyordur sadece Çiğiltepe karşısındaki 57.tümen bir türlü ilerleyememektedir. Bu tümenin komutanı, Atatürk’ün çok sevdiği ve Çanakkale Cephesi’nde büyük işler başaran Albay Reşat Bey idi. 1918’de İngilizlere esir düşüp oradan kurtulduktan sonra 1919’da milli mücadeleye katılmıştı. Mustafa Kemal Paşa, çok sevdiği ve güvendiği Reşat Paşa’yı 27 Ağustos sabahı arar. “Reşat Bey, hala hedefinize ulaşamadınız mı ? Bu önemli tepeyi ne zaman alacaksınız ?” diye sorar. Reşat Paşa: “Yarım saat sonra alacağız efendim” der. Yarım saat dolalı epey olmuştur ama Çiğiltepe halen düşmemiştir. Mustafa Kemal Paşa, tekrar Reşat Paşa ile görüşmek ister ve telefona emir subayı Bozkurt Kaplangı çıkar. Bozkurt, az önce Reşat Paşa’nın intihar ettiğini ve ona bir not bıraktığını söyler. O sözler şunlardır: “Yarım saat zarfında bu tepeyi almak için söz verdiğim halde sözümü tutamamış olduğumdan dolayı yaşayamam komutanım.” Mustafa Kemal Paşa’nın gözlerinden yaşlar boşalır. Çiğiltepe, 45 dk sonra Yunan ordusundan temizlenir. Soyadı kanunu çıktığında, Atatürk tarafından Reşat Paşa’nın ailesine Çiğiltepe soyadı verilir.

Yakup Şevki Paşa, Afyon’un bu kadar kolay geçilmesi karşısında şaşırır ve şunları söyler: “Yani Afyon cephesini yardık, düşman ordusunu üçe böldük ve dört günde düşmanın iki kolordusunu kuşatacak duruma geldik” der. Fevzi Paşa gülümseyerek: “Evet paşam, başardık” der.

Yakup Şevki Paşa: “Ben tecrübesiz, kararsız, korkak bir asker değilim ama ne iddia ettiysem tersi çıktı. Neye karşı durduysam mahçup oldum. Yahu bu mucizenin sırrı nedir? “Fevzi Paşa, Yakup Şevki Paşa’nın elini sıkarak: “Mustafa Kemal Paşa”

30 Ağustos sabahı, Türk ordusu topuyla tüfeğiyle ve canıyla taarruza kalkar. Başkomutan Mustafa Kemal, bizzat ordunun başında yer alır. Türk ordusu, süngüleriyle batmakta olan güneşe doğru koşarken Mustafa Kemal Paşa, ayağa kalkarak siperden çıkar. Sakinliğini yitirmiş bir şekilde siperlerin üzerine çıkar ve Yunan başkomutanı Hacıanestis’e cevabını şimdi haykırır.

“Hacıanestis, mağrur kumandan gel de ordularını kurtar!”

İngilizlerin görüp çok beğendiği, Türkler burayı altı ayda geçerse altı günde geçtik desinler dedikleri, alınmaz dedikleri Afyon mevzilerinin kritik yerleri tek tek ele geçirilir. Trikupis, ordusu ile kaçmaktadır. Yunan ordusu kaçsınlar diye dört bir tarafından değil üç tarafından sarılmış bir nokta bilerek açık bırakılmış. Bu boşluktan kaçan Yunan ordusunun arkasından Mustafa Kemal Paşa ordularına şu emri verir:
“Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!” Bu emir ile İzmir’e ilerleyen ordu, 1 Eylül’de Uşak’ı, 2 Eylül’de Eskişehir’i, 6 Eylül’de Bilecik ve Balıkesir’i, 7 Eylül’de Aydın’ı ve 8 Eylül’de Manisa’yı geri alır. Yunan komutan Trikupis, Uşak’ta esir düşmüştür. Atatürk bölgeye gelir ve komutanın olduğu çadıra girer. Önce Trikupis’e içecek ikram eder ve ardından teselli verir. “Üzülmeyin, siz görevinizi sonuna kadar yaptınız. Askerlikte yenilmekte vardır” der ve çadırı terk eder. Trikupis, az önce kendisiyle konuşanın kim olduğunu sorar. Başkomutan Mustafa Kemal cevabını aldığında, şaşırır ve : “Şimdi neden yenildiğimizi daha iyi anlıyorum”

der ve ekler “Bizim başkomutanımız orduyu İzmir’den yönetti.”

Türk ordusu, 8 günde 400 km yol giderek Yunan ordusunu İzmir’e kadar kovalar. 9 Eylül’de İzmir’den Yunan bayrağı indirilir ve Türk bayrağı göndere çekilir. Büyük taarruzdan evvel Atatürk çevresindekilere 15 günde İzmir’de olacağını söyler. Kordonda gezerken, yaveri Salih Bozok’a dönerek kaç gün oldu diye sorar. Salih Bozok, 14 gün oldu paşam der. Atatürk gülümseyerek: “1 gün yanıldık o zaman” der.
Karşıyaka’da konağa gireceği sırada yere bir Yunan bayrağı koyulur, aynısını İzmir’de oraya giren Yunan kralı Konstantin’in önüne Türk bayrağı koyarak yapmışlardı şimdi onun öcünü bu şekilde alması gerektiği söylendi. Atatürk ise tek bir adım bile atmadı. Cephede yerden Yunan bayrağını alıp top arabasının üstüne koyduğu gibi bayrağın yerden kaldırılmasını çünkü bayrağın bir milletin şerefi olduğunu söylemiştir.
Bu zafer, tüm dünyaya Anadolu’nun bir Türk yurdu olduğunu göstermiştir.

Aykut FİLİZ

Takip Et
Bildir
guest
Kimse görmeyecek. Yorumunuza cevap yazıldığında bildirim almak için. (İsteğe Bağlı)

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
0
Habere yorum yapabilirsiniz.x