Sokak lambası ve çöp kutusu…

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bir sokak lambasının insan ile nasıl bir ilişkisi olabilir ki? Çöp kutusunun da öyle, ama size şunu temin edebilirim ki ne sokak lambasının ve ne de herhangi bir çöp kutusunun insan ile hiç bir ilişkisi yoktur. Fakat insanın ise böyle bir kaçışı ve özgürlüğü mümkün değildir. Onun yalancı ilgisizliği ruhuna takılmış aptal bir zincir, ateşten bir prangadır adeta. İnsanın sokak lambasıyla olduğu gibi belli belirsiz birçok şey ile de ilişkisi vardır. Tıpkı her yağmur sonrası tembel tembel ortaya çıkan salyangozlar ile olan ilişkisi gibi. Salyangozun ıslak bir çimende sessizce ve yavaşça yol almasında şaşılacak bir durum yoktur, eğer ona basan ayaklarınız ağırlığınca sizi rahatsız etmiyor ise. Ama bu söylemler bizim varoluş gerçekliğimizin ağırlığını hafifletemez ve vicdanımızı rahatlatamaz. Neyse gel gelelim bu bizim sokak lambası ve onun yol arkadaşı çöp kutusu hikâyemize. Şimdilik bu rüzgârlı gece ve şu zifiri karanlıkta yüzen gecenin umarsız sessizliğine kulak kabartıp, çöp kutusu ve sokak lambası arasında geçen konuşmanın ne kadarını duyduğumuza bir bakalım.

-Böyle küçümseyici bakışlarla bakma bana. Ben ki bir sokak lambasıyım ve önümden geçen herkesin yolunu aydınlatırım. Aslında insanlar ve beraberinde gezdirdikleri o hayvan dostları çok nadiren bana bakar ama yayılan o aydınlık ışığımla kendi önlerini görür ve güven içinde sevdiklerine kavuşurlar…

-Seninkisi de iş mi be kardeşim, ben o dayanılmaz kokusuyla ün salmış bir çöp kutusu olabilirim ama insanlar yine de beni kendilerine dert ortağı yaparak gözlerimin içine bakarlar ve öylece en sevdikleri şeylerin artıklarından hafiflemiş olurlar. Ama sen ise yollarına güneş gibi doğsan bile camdan gözbebeklerini taşlarla kırarak ürkek gecelerinin soğuk sessizliğine terk ederler.

-Hayır, hayır bu söylediklerin tam bir yalan! Ben insanların gözlerinin baktığı yerde değil, kalplerinin hissettiği yerdeyim. Bu yüzdendir sessizliğimi gündüzün kalabalık gürültüsüyle değil gecenin aydınlık yarını ile paylaşırım.

– Evet, insanlara üstten bakıyor ve onları aydınlattığını söylüyorsun. Oysaki korkunç suçların çoğu gecenin bu zifiri karanlığında işlenir ve bu kahrolası pisliklerin de o kör olası kaçış yollarını sen aydınlatıyorsun ve maalesef ardından çoğu kez gözü yaşlı bir ana ve darmadağın bir yuva bırakıyorsun.

-Sen, kokuşmuş çöp tenekesi! Nasıl olur da bu derece kör olur ve inanılmaz derecede korkunç olan cadıların büyüler yaparak, pis kokuları yayan o kazanlara benzersin. Bilmez misin benim aydınlık çehrem olmasa değil o talihsiz hırsızlar, şu elleri soğuk ama yüreği sıcak fırıncılar dahi evlerinin yolunu bulamaz.

-Evet, bulamaz bu doğru ama unutma ki benim bu yüce gönüllülüğüm ve bu koca karnım olmasa insanların evlerini çöp götürür. Ve daha geceyi bile bulamadan gündüzün çöplüğü içinde debelenip dururlar. Ve sen bana hala aydınlık gelecekten bahsediyorsun. Gören de sanacak medeniyet senin kollarında büyüyen asil bir çocuk sanki. Ama unutma ki temizlik ancak pislikleri içine aldığın ölçüde sana yol gösterir, aydınlık da öyle. Karanlığın o zifiri sarhoşluğunda uzanan temiz sokaklar olmasa, o yüce gönüllü dâhiler senin sancağını dikemeyecekti.

-Sana ne oluyor böyle kıyı kenarında terliğini dalgalar kapmış bir bebek gibi söylenip duruyorsun. Bir dur hele, biraz dinlen ve hiç olmasa şu demirden saksıyı bir an olsun çalıştır ve etrafa o pis kokular yerine biraz da neşe saç.

-Söyleyene bak! Gören de sanacak panayır bekçisi. Sen önce şu toz pis içindeki gövdene ve kırık dökük camlarına bak. Biraz ışık saçıyorsun diye hangi hukuk kitabı, hangi beşeri ilim insanlara üstten bakma hakkını sana veriyor? Senin cılız bir ışık saçman birilerinin yolunu aydınlatıyor diye seni başımıza bilge yapmaz; hem bir mum, eski bir şamdan dahi aynı görevi görebilir.

-Kimse kendini bilge falan görüyor değil, insanlara yukardan bakma hevesine gelince; orasını da her şeyde olduğu gibi yine ters yerden anlıyorsun. Her boyu uzun olan diğerlerine üstten bakacaksa zürafa bizim en kibirlimiz desene.

-Hayır, hayır ben bir şeyi yanlış anlamış değilim, ben sadece senin tavırlarına bakarak bu sonuca vardım. Öyleyse söyle bakalım, ben pis kokuyorsam senin için bunun bir sonucu olmalı mı? Eğer benim boyum seninkinin yanında oldukça kısa ise ve bu yüzden çöp kutusu oldu isem senin uzun boyun da sana, bu övgülerle süslediğin görevi vermiş değil midir? Öyleyse aydınlık geleceği neden sadece kendi hesabına görüyorsun.

-Evet, sanırım burada haklı olabilirsin, ama bilirsin yalnızlık denen o garip şey, o dayanılmaz girdap, bizim de bir yerde artık birer metal parçası olduğumuzu hatırlatır. Bu da sanki her an bozulup hurdaya dönüşeceğimiz ve yaramaz bir çocuğun hoyratça atılan taşları arasında bir daha hatırlanmamak üzere yok olacağımızı hatırlatır. Hem bugün, daha bu sabah şu sokaktan gürültüyle müzik çalan bir bando takımı geçmişti, ne var ki ritmin tüm neşesine rağmen içimdeki yalnızlık senfonisini onlarsız daha bir gürültüyle dinledim. Benim geceleri konuşmam gündüzün sustuğumun bir başka alametiymiş. Eski dostlarım geldi aklıma, tüm güzellikler onların olsun ve ışıklar içinde uyusunlar…

– Amma da abarttın ha, gören de sanacak bir cenaze merasimine gelmiş. Ruhunda oynaşan o kandil gecelerini ne çabuk unuttun, hani iki sevgili senin buradan geçerken ellerindeki kandili söndürüp senin bu küçücük çehrende sabahlara dek dans ettiler. Neden sonra bir müddet etrafa neşe saçıp sabahın sakinliğine yelken açtılar…

-Müsaade edersen gözyaşlarımı yağmurlu bir güne saklamak istiyorum… SON

Yazar: İrfan UĞUR

Takip Et
Bildir
guest
Kimse görmeyecek. Yorumunuza cevap yazıldığında bildirim almak için. (İsteğe Bağlı)

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
0
Habere yorum yapabilirsiniz.x