Kudüs mücadelesiyle istisna olan Suud Kralı: Faysal bin Abdülaziz El-suud

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

1953 senesinde Kral Abdülaziz’in ölümüyle tahta oğlu Prens Suûd geçti. Kendisini bir anda petrolün ülkeye getirdiği refah ve artan zenginliğin merkezinde bulan yeni Kral Suûd, babası kadar başarılı bir yönetici değildi. En nihayetinde sonu gelmeyen lüks tüketim ve gereksiz harcamalardan rahatsız olan ulema ile kraliyet ailesi, bu duruma bir son vermek istedi. Suûd, ülke gelirlerini israf etmekten ötürü sessiz bir darbeyle görevden alındı ve yerine Veliaht Prens Faysal getirildi.

1969 senesinde Mescid-i Aksâ’da gerçekleşen elim verici hadise, bu ağabeyliğe güzel bir örnek teşkil edecekti. Bu olay üzerine Suudi Arabistan Kralı Faysal bin Abdülaziz, Mescid-i Aksâ’nın 1969’da Avustralyalı bir Hristiyan-Siyonist tarafından ateşe verilmesinin ardından, duygularını böyle dile getirmişti. Onun bu cümlelerle özetlenen düşünce dünyası, âkıbetinin de belirleyicisi olacaktı…

“Kardeşlerim neyi bekliyorsunuz uluslararası vicdan denen şeyi mi bekliyorsunuz? Hani neredeymiş o!? Mescid-i Aksâ sizleri çağırıyor. Mescid-i Aksâ sizleri çağırıyor, Aksâ’nın çığlıkları sizden gelmesi beklenen yardımlar içindir kardeşim. İçinde bulunduğu zorluklardan ve çilelerden kurtarmanız için sizleri çağırıyor. Peki neden korkuyoruz, bizi durduran nedir? Ölümden mi korkuyoruz, Allah yolunda cihad ederken ölmekten daha güzel ve izzetli olan bir ölüm var mıdır? Ey benim Müslüman kardeşlerim! Bizler bir dirilişi arzuluyoruz… Onun adı İslâm ne ayrılıkçı kavmiyetçi ne de mezhepçi bir diriliş. Adı cihad olan Allah yolunda bir davanın dirilişi ! Dinimizin ve imanımızın izzeti için, mukaddes beldemizi korumak için ve Rabbime beni O’nun yolunda şehid olanlardan kılması için yalvarıyorum. Duygusallığımdan dolayı beni bağışlayınız ama ne zaman Mescid-i Aksâ’nın, o mukaddes beldemizin Allah’ın dinine küfredenler, onun iffetine leke düşürmek isteyenler tarafından ırzına geçilmiş, küçük düşürülmüş ve incinmiş olduğunu görsem… Rabbime el açıyorum: Eğer bana mukaddes beldemizin uğrunda cihadı nasip etmeyecek ve onun hürriyetini göstermeyecek ise bir an daha yaşamama müsaade etmesin.”

5 Haziran 1967 sabahında Cemal Abdunnâsır liderliğindeki Mısır, İsrail’in ani saldırılarıyla bir anda kendisini kanlı bir savaşın içerisinde buldu. Faysal yönetimindeki Suudi Arabistan’ın silah ve maddi destek sağlamasına rağmen yalnızca altı gün süren ve kesin bir İsrail zaferi ile sonuçlanan savaşta, Mısır ordusuna bağlı savaş uçakları henüz havalanamamışken İsrail uçakları tarafından yok edilmişti. Savaş sonunda İsrail; Mısır, Suriye ve Ürdün’ü büyük bir hezimete uğratmıştı.

Mısır üzerindeki kuvvetli yönetimi ve kitleler karşısındaki karizmasıyla hafızalara kazınan Abdunnâsır, 28 Eylül 1970 günü katıldığı bir toplantı sonrası kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti. Yerine ise ilerleyen süreçte adından çokça söz ettirecek bir lider geldi: Enver Sedat. Sedat, 6 Ekim 1973 günü tam da Yahudilerin bayramı olan Yom Kipur’da, Altı Gün Savaşı’nda kaybedilen toprakları geri almak amacıyla İsrail’e sürpriz bir harekat başlattı. Yaklaşık 3 hafta süren savaş, Sedat’ın arzu ettiği şekilde sonuçlanmıştı. Sina’da belli bir zafer kazanan Mısır ordusu, Amerika ve İsrail’den diplomatik çağrıların gelmesiyle harekatı durdurdu.

Kral Faysal ise İsrail’in yok edilmesi için her şeyi yapabilecek bir adamdı. Yom Kippur Savaşı başlar başlamaz Mısır’ı askerî ve siyasî alanda destekleyeceğini ilân etmiş, Sedat’ın ise Tel Aviv’e kadar yürüyeceğini zannetmişti. Yıllar önce babasının “… Filistin sınırları içerisinde bir Yahudi devletine müsaade edilmemesi…” karşılığında Roosevelt’e verdiği sözü çiğnemeye karar verdi. Dünya petrol rezervinin büyük çoğunluğunun sahibi olan OPEC (Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü) ülkelerini Amerika ve İsrail destekçisi ülkelere petrol ambargosu koymaya davet etti.

Ambargo sürecinde karşılıklı restleşmeler ve ikili görüşmeler gerçekleşmişti. Bunlardan birinde dönemin Amerikan Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, Kral Faysal ile ambargoyu bitirmesi konusunda görüşmek için Suudi Arabistan’a gelmiş ve Kral ile yaşadığı görüşmeyi şu şekilde özetlemişti:

“Kral Faysal oldukça sinirli görünüyordu, aramızda bir diyalog başlayabilmesi ümidiyle esprili bir dille ona, uçağımın yakıtı bitti, uçağın deposunu doldurmak için emir verirseniz uluslararası fiyatından ücretini vermeye hazır olduğumuzu söyledim. Kral gülümsemedi ve kafasını yukarıya kaldırarak sert bir şekilde bana şunları söyledi:
“Ben yaşlı bir adamım, ölmeden önceki tek dileğim Mescid-i Aksâ’da iki rekat namaz kılmaktır! Sen bu konuda bana yardımcı olabilir misin?”

Görüşmenin devamında ikili arasında biraz daha sert ve cüretkar atışmalar olmuştu. Faysal: “İsrail’e destek olmaktan vazgeçerseniz, ambargo biter” dediğinde, Kissinger petrol kuyularını bombalama tehdidinde bulundu. Faysal ise Kissinger’a, tarihe geçecek şu cevabı verdi:

“Tabii ki petrol kuyularımızı bombalayabilirsiniz. Fakat unutmayınız ki, biz ve atalarımız hurma ve deve sütüyle yaşıyorduk, yine öyle yaşayabiliriz; ancak artık siz petrolsüz yaşayamazsınız.”

İlerleyen aylarda OPEC ülkeleri yavaş yavaş ambargoyu bırakmaya ve ülke ekonomilerini ayakta tutan petrol satışına devam etmeye başlamışlardı.

Kral Faysal ise ambargonun başlangıcından sadece 2 sene sonra, 25 Mart 1975’de kendi sarayında resmî heyetleri kabul ettiği bir görüşme esnasında öldürüldü. Suikastın faili, Kral’ın uzun yıllardır Amerika’da yaşayan yeğeni Faysal bin Musâid’dı.

Kaynak: GZT Mecra

Aykut FİLİZ

Takip Et
Bildir
guest
Kimse görmeyecek. Yorumunuza cevap yazıldığında bildirim almak için. (İsteğe Bağlı)

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
0
Habere yorum yapabilirsiniz.x