Kadim Bir Halkın Tarihi: Geçmişten Günümüze Filistin Meselesi

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

7 Ekim 2023 tarihinde başlayan, Filistin-İsrail çatışmaları, tarihte ilk değil. Geçmişten günümüze Arap-İsrail çatışmaları, sadece bulunduğu bölgeyi değil, dünyayı da etkisi altına almıştır.

İlk olarak 1879 yılında, İsrail’in kurucu babası olarak addedilen Theodor Herzl, İsviçre’nin Basel şehrinde Birinci Siyonizm Kongresini gerçekleştirdi . İsrail devletinin kurulacağını ve bu devletin bayrağının “Süleyman’ın Mührü” ve üstte Fırat altta Dicle olarak tasarlandığını bir beze çizerek göstermiştir. Bu kongreden sonra, 1917 yılında “Balfour Deklarasyonu” olarak bilinin ve İngiltere Dış İşleri Bakanının soyadını taşıyan belge, Filistin’de bir Yahudi devletinin kurulacağının işaretini vermiştir.

Balfour Deklarasyonu’nun yayınlanmasından sonra, bölgeye binlerce Yahudi akını başlamıştır. Bunun sonucunda, bölgeye gelen Yahudiler ile Filistin halkı arasındaki gerginliğin ilk safası böylece başlamıştır. Bölge İngiliz kontrolündeydi ve İngilizler, daima Yahudi halkını kayırıyordu ve Filistin halkının aleyhinde tüm kararları onaylıyordu.

1936 yılında, terör örgütü Irgun, bölgedeki İngiliz ve Filistinlilere ait yerlere saldırılar düzenlemeye başlamıştı. Bu saldırılar 1938’de İngiltere’nin bölgeye askeri güç takviyesi yapması ile bastırılacaktı.

2.Dünya Savaşı’nın en hararetli olduğu dönemde, bölgede İngilizler yavaş yavaş etkilerini kaybetmeye başlamışlardı. Avrupa’da da bir nazi zulmü vardı ve Yahudiler apar topar bu bölgeye sevkedilmeye başladı. Filistin nüfusuna daha da yaklaşan Yahudi nüfusu, bölgede artık bulunduğu topraklara dar geliyordu. Bu sebeple çatışmalar yine zirve noktalara çıktı ve birçok Filistinli, topraklarından zorla çıkartılmaya başlandı.

14 Mayıs 1948 tarihinde, İsrail devletinin kurulduğu açıklandı ve 15 Mayıs 1948 tarihi Arap devletleri tarafından “Nekbe Günü” yani büyük felaket olarak adlandırıldı. Arap devletleri bu kuruluşu tanımadı ve savaş için yavaş yavaş hazırlıklara girişmeye başladılar.

1964’de Kudüs’te kurulan Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) hemen ardından Arap devletleri tarafından tanındı. Bu devletler FKÖ’nün esasen kendi kontrollerinde kalmasını istiyordu. Filistin halkını savunacak bir birlik artık ortaya çıkmıştı.

Tarihler 5 Haziran 1967’yi gösterdiğinde, Arap devletleri İsrail’e karşı bir savaş pozisyonuna geçmişlerdi. Doğuda Ürdün, güneyde Mısır ve kuzeyde de Suriye, İsrail’e bir saldırı hamlesi yapacaklardı. İsrail, ilk ve en önemli hamlesini Mısır’a karşı yapmıştı. Önceden tasarladıkları bir plan ile aynı anda Mısır’ın tüm hava kuvvetlerini imha edeceklerdi. Arap devletleri, Sovyetler’den aldığı “Mig-21” uçakları ile üst düzey bir hava kuvvetlerine sahiplerdi. İsrail bunu bildiği için planını ona göre yapmıştı ve tüm hava kuvvetlerini imha etmek için harekete geçtiler. Mısır hava kuvvetlerine ait 300 uçak daha yerden havalanamadan üslerinde etkisiz hale getirildiler. Bu olay Mısır için adeta bir şok etkisi yarattı.

Ürdün savaşa girmekte isteksizdi ve Mısır lideri Abdünnasır, bir şekilde Ürdün Kralı Hüseyin’i bir şekilde ikna ederek savaşa soktu. Ürdün hava kuvvetleri, İsrail havalimanlarına ve Tel Aviv şehrine büyük zararlar verdiler. İsrail halkı, ülkelerinde bir anda paniğe giriştiler. Doğu Kudüs’te büyük çatışmalara yol açan bu savaş, İsrail’in Ürdün ordusu karşısında başarısı ile sonuçlandı.

Suriye’de aynı Ürdün gibi yanlış bilgi sonucu savaşa girdi. Suriye ordusu sanıyordu ki Mısır ordusu, İsrail’in karşısında galip geldi ve biz de artık savaşa girebiliriz düşüncesi belirdi. Bu da onlar için büyük bir hezimetin başlangıcı oldu ve Suriye ordusu elinde olan Golan Tepeleri’nden çekilmek zorunda kaldı. Bu savaştaki en büyük gariplik ise, Ürdün Kralı Hüseyin ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdünnasır arasındaki telefon görüşmesinin İngilizler tarafından dinlenmesi ve ABD’ye iletilmesi ile ortalık bir anda karışmıştır.

6 gün savaşları 5-10 Haziran arasında olmuştu ve olan maalesef yine Filistin halkına olmuştu. Binlerce Filistin halkı, bir anda kaybedilen topraklarda mülteci konumuna düşmüştü. Yüzbinlerce Filistinli, topraklarından göç etmek zorunda kalmışlardı ve birçoğu Ürdün ve Lübnan topraklarına yerleştiler.

Tarihler 6 Ekim 1973’ü gösterdiğinde Mısır ile İsrail arasında bir savaş başlamıştı. Bu savaşın etkisi ile, bölge yine silahların etkisi altında kaldı. Bu savaşta da Mısır istediğini aldı ve Sina Yarımadası’nı, Camp David Anlaşması ile geri aldı. Artık Filistin halkı değil kaybedilen topraklardı önemli olan.

1982 yılına geldiğimizde, İsrail-Lübnan savaşı bir kez daha bölgeyi savaş ortamına soktu. Dönemin İsrail Savunma Bakanı Ariel Şaron, Lübnan’dan Filistin Kurtuluş Örgütü’nü çıkarttı. Artık burada yaşayan ve mülteci konumunda olan Filistin halknıı koruyacak kimse kalmamıştı. Yıllarca büyük acılar çeken Filistin halkı, bir kez daha acı bir senaryonun içine sürüklenmişti.

1987 yılına geldiğimizde, Gazze Şeridi’nde 1.İntifada(ayaklanma) Filistin halkı tarafından başlatıldı. İşgale karşı bir direniş vardı ve bu direniş 1993 yılına kadar sürdü. 1993 yılına kadar binlerce Filistinli sivil yaşamını yitirdi. 1993 yılında, Oslo’da bir barış süreci başladı. İsrail Başbakanı Yitzak Rabin ile FKÖ lideri Yasser Arafat arasında, Washington’da artık Oslo’ya giden bir barış süreci başlatıldı ve milyonlarca insan televizyonlarda Rabin-Arafat tokalaşmasını izleyerek, artık bölgeye barışın geldiği düşüncesine girdi.

1994 yılında, Filistin yönetimi kuruldu ve Arafat topraklarında büyük bir coşku ile karşılandı. Fakat bu barışta çok uzun sürmeyecekti ve 1995 yılında, İsrail Başbakanı Rabin’in suikasti ile bu kadim topraklar yine savaş çanlarının çaldığı bir yer halini alacaktı.

2000 yılına geldiğimizde, İsrail’de Ehud Barak hükümeti vardı ve barışı sağlayamayacağı zamanla anlaşılmaya başlamıştı. Beş yıllık barış süreci sonunda pek bir şey elde edilememesi, Filistin halkında büyük bir bıkkınlık doğurdu. Barak, Suriye ile barışa odaklandı. Bu alanda da başarı yoktu. Barak yine de İsrail’in 21 yıllık Lübnan macerasına son verdi: Mayıs 2000’de İsrail’in Lübnan’dan çekilmesi, dikkatleri Yaser Arafat’a yöneltti. Ve artık gerilimin son noktası gerçekleşti. 28 Eylül 2000 tarihinde, Ariel Şaron’un Mescid-i Aksa’ya yaptığı ziyaret artık Filistin halkı için bir patlama noktası oldu. 2005 yılına kadar sürecek olan “2.İntifada” böylece başlamış oldu. 2002-2003 yılları arasında, Batı Şeria, yeniden işgal edildi ve artık kavga daha da büyümüştü.

Aykut FİLİZ

Takip Et
Bildir
guest
Kimse görmeyecek. Yorumunuza cevap yazıldığında bildirim almak için. (İsteğe Bağlı)

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
0
Habere yorum yapabilirsiniz.x