İklim krizi vücudumuza da etkileyecek!

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Yıllardır konuştuğumuz iklim krizi meselesi artık çok ciddi bir şekilde gerçekleşmeye başladı. İklim krizi ile mücadele konusunda şu anda evrensel olarak örgütlendiğimiz sadece bir anlaşma bulunuyor; Paris İklim Anlaşması…

En temel amacı her geçen gün artan küresel ısınmayı 1,5 derece ile sınırlandırmak ve sera gazı salınımının küresel seviyede azaltılmasını sağlamak olan Paris İklim Anlaşması ile ülkeler iklim krizine karşı mücadele etmeye çalışıyor.

Öte yandan küresel ısınma son sürat gerçekleşiyor ve etkilerini özellikle son yıllarda mevsim normallerinin üzerinde sıcaklıklar, orman yangınları, şiddetli yağışlar, seller, taşkınlar, heyelanlar, eriyen buzullar ile çok net bir şekilde görüyoruz

HAVA KİRLİLİĞİ TRAFİK KAZALARINDAN 6 KAT DAHA ÖLDÜRÜCÜ

İklim krizinin yanı sıra mücadele etmemiz gereken bir başka sorun da hava kirliliği. Dünya genelinde hava kirliliği öyle yüksek boyutlara ulaşmış durumdaki, insan ömrünün kısalması riski dahi söz konusu.

Greenpeace Akdeniz İklim & Enerji Proje Sorumlusu Gökhan Ersoy, “Son yıllarda hava kirliliği ile ilişkilendirilen erken ölüm sayısı, Türkiye’de Trafik kazalarında kaybettiğimiz yaşamlardan yaklaşık 6 kat daha fazla” diyor.

Peki ya iklim krizinin de sadece gezegene değil, insan sağlığına ve vücuduna da çok ciddi etkileri olduğunu hatta bu etkilerin tıpkı hava kirliliği gibi ölüme dahi sebep olabildiğini biliyor musunuz?

‘SAĞLIK SİSTEMLERİ İKLİM KRİZİNDEN ÇOK ETKİLENECEK’

Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Melike Yavuz, “İklim krizinden önümüzdeki yıllarda en çok etkilenecek alanlardan biri sağlık sistemleri. Çünkü iklimin değişimi sağlığımızı hem doğrudan hem de dolaylı yollarla etkileyecek görünüyor” diyor ve şöyle anlatıyor:

“İklim krizinin doğrudan etkilerinin yanı sıra dolaylı etkileri de vardır. Örneğin hava kirliliği, su ve besinlerin kirlenmesi, vektör ve patojenlerin dağılımındaki değişimler yoluyla doğal sistemleri etkileyerek sağlığımızı olumsuz etkileyebilir. Ayrıca kuraklık nedeniyle su ve gıda kıtlığı ya da pahalı olduğu için temiz su ve gıdaya ulaşamama nedeniyle yetersiz beslenme, yetersiz hijyene bağlı enfeksiyon hastalıklarının artışı da yine önümüzde bizi bekleyen iklim etkileri olacak.”

SOLUNUM SİSTEMİ HASTALIKLARI, KALP SORUNLARI, CİLT KANSERİ…

İklim krizinin insan sağlığına olan zararlarını detaylandıran Yavuz, özellikle sıcak dalgalarına dikkat çekiyor. Yavuz, “Sıcak dalgaları normalde beklenenden daha uzun süren anormal derecede yüksek yüzey sıcaklıkları dönemleridir. Bu aşırı sıcak dönemlerin sayısı ve süresi gün geçtikçe artıyor” diyor ve sebep olabileceği zararları şöyle sıralıyor:

-Sıcak dalgalarının sağlık etkileri arasında sıcak çarpması, ısı krampları, ısı yorgunluğu, ısı senkopu, rabdomiyoliz, ısıya bağlı döküntüler gibi ısıyla ilişkili hastalıklar başta geliyor.

-Bunların yanı sıra kalp-dolaşım sistemi, böbrek, sinir sistemi, solunum sistemi hastalıkları, uyku bozuklukları ve ölümlere de neden olabiliyor.

-Aşırı sıcaklar mevcut zihinsel ve fiziksel hastalıkların şiddetlenmesine de neden olarak dolaylı etkilerde bulunabiliyor. Ayrıca sağlık hizmetine olan talebi artırarak sağlık personelinin iş yükünü ve yoğunluğunu da artırıyor.

-Aşırı sıcaklar çalışanların sağlığını da olumsuz etkiliyor. Özellikle açık alanda çalışan inşaat, tarım gibi sektörlerde çalışanlar daha fazla etkileniyor. Cilt kanseri gibi uzun dönemde ortaya çıkabilecek etkileri olabiliyor.

-Sıcak dalgaları, avuç içlerinin terlemesine, buğulanmış güvenlik gözlüklerine, baş dönmesine, odaklanmada güçlük çekilmesine veya sıcak yüzeylerle kazara temastan kaynaklanan yanıklara neden olabileceğinden, işçilerin yaralanma ve iş kazası riskini de artırabiliyor.

Sıcak hava dalgalarının sebep olduğu hastalıklar listesi uzayıp gidiyor. Peki sıcak hava dalgaları nasıl oluyor da bu hastalıklara sebebiyet verebiliyor?

Melike Yavuz, bu soruyu “Sıcaklık arttıkça vücudumuz sıcaklığı düşürmek için bir tepki verir. İlk verilen tepki terlemedir. Nemli deriden su buharlaşırken cilt de soğumaya başlar. Doğal olarak bu durumda sıvı ve elektrolit denilen tuz ve mineraller kaybedilir. Damarlarda dolaşan sıvı hacmi azalır. Dokulara yeterli oksijen gönderebilmek için kalp daha fazla çalışır. Kalbin üzerindeki iş yükü artar” şeklinde cevaplıyor ve ekliyor:

“Damarlarda dolaşan sıvı hacminin azalması, kanın akışkanlığının ve böbreklerden geçen kan miktarının da azalmasına neden olur. Bunu dengelemek üzere böbrek ve böbreküstü bezlerinden salgılanan maddeler damarların büzüşmesine ve ani tansiyon yükselmeleri ile kalp yetersizliği bulgularının artmasına neden olabilir. Sıcakla birlikte nem de arttığı için burun içindeki doku şişerek alerji benzeri şikayetlere neden olabilir. Burun tıkanıklığı nefes almayı güçleştirir. Geniz akıntısı ve beraberinde öksürük de gelişebilir.”

BUZULLARIN ERİMESİ YENİ SALGINLARA YOL AÇABİLİR Mİ?

Bilim insanlarına göre, buzul bölgelerindeki donmuş topraklar, soğuk, karanlık ve oksijensiz ortamlar. Yapılan araştırmalar toprağın bu halinin, mikrop ve virüslerin yayılmasının ve insanlara bulaşmasının önünde bir kalkan görevi gördüğüne işaret ediyor.

Bu koşullarda bazı mikroskobik canlılar yüzyıllar boyunca ölmeden uyku halinde kalabiliyor. Bu da akıllara “Buzulların erimesi yeni salgınlara neden olabilecek virüslerin yayılmasına neden olabilir mi?” sorusunu getiriyor.

Melike Yavuz, “Bilim kurgu filmi gibi görünse de böyle bir olasılık var. Pandemiyi yaşadığımız bugünlerde bu olasılığın küçümsenmemesi gerektiği düşüncesindeyim. Türkiye iklimin değişmesi nedeniyle benzer bir sorunu şu an yaşıyor” diyor ve çok ciddi bir noktaya dikkat çekiyor.

AEDES CİNSİ SİVRİSİNEKLER ÜLKEMİZDE YAYILMIŞ DURUMDA

“Afrika ve Uzak Doğu Asya kökenli Aedes cinsi sivrisinekler ülkemizin Karadeniz bölgesinde Artvin’den İstanbul’a, hatta Trakya’ya uzanan bir coğrafya da yayılmış durumda” diyen Yavuz, “Bu tür sivrisinekler sarı humma, dang humması, chikungunya, zika virüs gibi hastalık etkenlerini taşıyabilirler. Önümüzdeki yıllarda bu hastalıkların ülkemiz için de risk haline geldiğini görebiliriz. İklim değişikliği sivrisinek gibi vektörlerin ve hastalık yapıcı patojenlerin üreme alanlarını değiştirdiği için de yeni bulaşıcı hastalıkların ya da sıtma gibi geçmişte bıraktığımız hastalıkların yeniden ortaya çıkmasına neden olabilir” ifadelerine yer veriyor.

Yavuz, bu böcek türlerinin asıl olarak uluslararası ticaret ve dolaşımın yaygınlığı nedeniyle ülkemize geldiğini de söylüyor, “Özellikle Batı Karadeniz bölgesinde yerleşik hale gelebilmesinde sebep iklim şartlarının elverişli olması. İklimin bu sivrisineklerin yerleşik hale gelecek kadar elverişli hale gelmesinde ise iklim değişikliğinin etkisi çok büyük” diyor.

‘KALICI HASARLARA NEDEN OLABİLECEK HASTALIKLAR TAŞIYORLAR’

Türkiye’de Aedes cinsi sivrisinek görülmesi sanıldığından çok daha büyük tehlikeler içeriyor. “Ülkemizde 4 farklı tip Aedes cinsi sivrisinek görüldü. Bu türler ülkemiz için ciddi tehdit unsuru olup Sarı humma, Deng, Zika, Chikungunya, Batı Nil ensefaliti gibi ölümlere ve ciddi kalıcı hasarlara neden olabilecek hastalıkların taşınmasından sorumlu” diyen Melike Yavuz, şu bilgileri de veriyor:

“Sağlık Bakanlığı’nın 2016’da başlattığı bir çalışmanın 2018’de açıklanan sonuçlarına göre Batı Karadeniz Bölgesi’ndeki türler hastalık taşımıyor. Ancak uluslararası dolaşımın yaygın olduğu önemli bir Turizm merkezi olan ülkemizde bu hastalıkların görülme olasılığı çok yüksek. Sivrisinekler hastalık etkenlerini hasta insanların kanını emerek alırlar. Başka insanların kanını emdiklerinde de hastalığı o kişilere bulaştırırlar.”

İKLİM KRİZİ BÖBREK TAŞLARINI ÇOĞALTACAK

Yeni yapılan bir araştırmaya, iklim krizi nedeniyle yükselen sıcaklıkların insanlarda böbrek taşı riskini arttıracağını söylüyor. Philadelphia Çocuk Hastanesi’ndeki araştırmacılara göre, sera gazı emisyonlarının mevcut hızda devam edip etmemesine veya orta bir seviyeye indirilmesine bağlı olarak böbrek taşı yaşayan vaka sayısı %2,2 ile %3,9 arasında artacak.

Araştırmacılar bunun nedeninin ise artan sıcaklıklar ile susuz kalma riskinin de artması olduğu belirtiyor.

Bu yeni araştırmayı da sorduğumuz Dr. Öğretim Üyesi Melike Yavuz, böbrek taşının en önemli nedeninin yeterli miktarda su tüketilmemesi olduğunu söylüyor, “İklim krizi bir yandan aşırı sıcaklıklar nedeniyle vücudumuzun su ihtiyacını artırmakta diğer yandan su kaynaklarının kirlenmesine ve azalmasına neden olarak temiz suya erişimimizi engellemektedir. Tüm bunlar sadece böbrek taşına değil, vücudun susuz kalmasından kaynaklı başka birçok hastalığa da neden olabilir. Özellikle de bebek ve çocuklar, yaşlılar, gebeler ve kronik sağlık sorunları olan kırılgan gruplar daha çok etkilenecektir” şeklinde konuşuyor.

Takip Et
Bildir
guest
Kimse görmeyecek. Yorumunuza cevap yazıldığında bildirim almak için. (İsteğe Bağlı)

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
0
Habere yorum yapabilirsiniz.x