Antik dünyanın 7 harikası

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

GİZA PİRAMİDİ

Gize Piramitlerinin tamamlanmasının 20 yılı aştığı söyleniyor. Bununla birlikte tarihçilerin genel kanısı, bu piramitlerin yapımında 100.000 kişinin çalıştığı yönündeydi ancak bu kanı bulunan farklı cesetler nedeniyle değişti. Gize Piramitlerinin yapımında yaklaşık 200.000 işçinin çalıştığı varsayılıyor. Herhangi bir teknolojik alet olmadığı için bu işçilerin taşları sırtlarında taşıyarak ya da spiral rampaları kullanıp taşları iterek piramitleri tamamladıkları düşünülüyor.

Gize Piramitlerini oluşturan taşlar kireç taşıydı. Bu kireç taşlarının her birinin ağırlığı ise yaklaşık 2.5 ton. 200.000 işçinin 19. yüzyıla kadar dünyanın en yüksek yapısı olan Keops Piramidi’ni hiçbir mekanik aletin desteği olmadan yapabilmiş olması inanılır gibi değil. Piramitleri yapan çalışanların cesetleri bulunduğu zaman, bu kişilerin omurgalarının akıl almaz derecede büyük yüklere maruz kaldığı ortaya çıkmıştır. Bu da taşları taşıyan işçilerin ne kadar büyük zorluklar çektiğini kanıtlar nitelikte bir detay olarak tarihe geçti. Öncelikle piramidin tabanının dört kenarının da birbirine eşit olduğu belirtiliyor. Bu da tabanın hatasız bir kare oluşturduğunu gözler önüne seriyor. Ayrıca piramidin orijinal hali 280 kübit yüksekliğinde ve her kenarı 440 kübit uzunluğundaydı. Bu oranların %0.05’lik farkı göz ardı edildiğinde Pi sayısına denk olduğu belirtiliyor. Günümüzden yaklaşık 4 bin 500 yıl önce inşa edilen piramitin ilk inşa edildiğinde beyaz renkte olduğu saptandı. Piramitlerin yumuşak ve eğimli kenarları, güneşi sembolize etmesi için böyle tasarlandı. Bunun sebebi, Mısır krallarının ilahi varlıklar olarak görülmesi ve bu piramitlere gömüldüklerinde güneş tanrısı Ra’ya ve cennete daha hızlı ulaşabilmelerini sağlamaktı. Büyük Piramit ya da Keops Piramidi, birçok yapıyı içerisine alabilecek kadar büyük. Roma’daki St.Peter, Londra’daki Westminster ve St.Paul katedrallerinin tümü yan yana konulsa bile Keops Piramidi bu yapıların hepsinin kapladığı yeri doldurabilecek kadar büyük.

BABİL ASMA BAHÇELERİ


Babil’in Asma Bahçeleri, Helen kültürü tarafından listelenen Antik Dünyanın Yedi Harikasından biriydi. Çamur tuğlalardan inşa edilmiş büyük yeşil bir dağa benzeyen çok çeşitli ağaçlar, çalılar ve asmalar içeren artan bir dizi bahçe ile dikkate değer bir mühendislik başarısı olarak tanımlandılar. Bahçelerin Irak’ın Babil eyaletine bağlı Hille yakınlarındaki antik Babil kentinde inşa edildiği söyleniyor.

Bir efsaneye göre, Asma Bahçeler, Yeni Babil Kralı II. Nebukadnezar (MÖ 605 ile 562 yılları arasında hüküm süren) tarafından, Orta Çağ’daki eşi Kraliçe Amytis için İnsanlık Harikası olarak bilinen büyük bir sarayın yanına inşa edildi. Çünkü O memleketinin yeşil tepeleri ve vadileri olan memleketini özlüyordu. Bu, MÖ 290’da yazan Babilli rahip Berossus tarafından onaylandı, daha sonra Josephus tarafından aktarılan bir açıklamadır. Asma Bahçeler’in yapımı da efsanevi kraliçe Semiramis’e de atfedilmiş ve alternatif bir isim olarak Semiramis’in Asma Bahçeleri denilmiştir. Bahçeler, Antik dünyanın Yedi Harikasından yeri kesin olarak belirlenmemiş tek yerdir. Babil metinleri Bahçelerden bahsetmez ve Babil’de kesin bir arkeolojik kanıt bulunamamıştır.


ZEUS HEYKELİ


Zeus heykeli, M.Ö. 456 yılında Olimpos Dağı’nda inşâ edilen Zeus Tapınağı için Fidias tarafından yapılan ve tanrı Zeus’u oturur hâlde betimleyen devasa bir heykeldi. Fidias’ın M.Ö. 438 ile 430 yılları arasında yaptığı tahmin edilen 13 metre yüksekliğindeki görkemli eseri “Antik Dünyanın Yedi Harikası” arasındadır. Heykel altın ve fildişinden imâl edilmiştir. Zeus’un oturduğu taht, abanoz ağacından yapılmış, altın, fildişi ve değerli taşlardan kakmalar ile süslü hâliyle heykelin kendisinden daha etkileyiciydi. Heykel, Zeus’u sağ elinde zafer tanrıçası Nike ile, sol elinde ise değerli metallerden süslemeler ve bir kartal kakması ile bezeli bir asa tutarken betimlemekteydi. Zeus Tapınağının içinde bulunan heykel, tapınağa ancak sığabiliyordu, hatta oturur vaziyette tasvir edilen Zeus, ayağa kalksa tapınağın tavanı yıkılacakmış gibi duruyordu.

Üzerinde, Yunan tanrılarının ve sfenks gibi mistik hayvanlar figürleri yer alıyordu. Heykelin derisi fildişinden, sakalı, saçları ve elbisesi altındandı. Karanlık bir koridordan geçilerek görülebildiği için, parlak fildişi, insanların gözünü alıyor ve derinden etkiliyordu.


Olimpiyat oyunları, 391 yılında Theodosius tarafından putperestlik gerekçesiyle yasaklanınca Zeus Tapınağı da ziyaretten men edildi. “Dünyanın Yedi Harikası” arasında sayılan heykel, Atina’nın ileri gelenleri tarafından, yeni kurulan Konstantinopolis’e taşındı ve orada da 462 yılındaki büyük yangında yok oldu.

Olimpos’ta 1829’da Fransızlar tarafından burada bulunan heykele ait bazı parçalar Paris’te Louvre Müzesi’nde sergilenmektedir.


EFES ARTEMİS TAPINAĞI

Aynı zamanda Diana Tapınağı olarak da bilinir. Tanrıça Artemis’e ithaf edilmiş tapınak Efes’te Milattan önce 550 yıllarında tamamlanmıştır. Tapınak tamamen mermerden inşa edilmiştir. Dünyanın yedi harikasından biri sayılan tapınaktan geriye bugün sadece bir iki mermer parçası kalmıştır. Türkiye’deki antik kent Selçuk İzmir’de bulunmaktadır.

Dünyanın yedi harikasını derleyen Sidon’lu Antipater tapınağı şöyle tarif etmiştir:


“Mağrur Babil’in üstünde savaş arabaları için yol olan duvarını ve Alpheus’taki Zeus heykelini ve asma bahçeleri gördüm ve Güneşin kolosusunu ve yüksek piramitlerin devasa işçiliğini ve Mausolos’un engin mezarını; ama Artemis’in bulutlar üzerine kurulmuş evini gördüğümde diğer tüm harikalar parlaklıklarını kaybetti ve dedim ki “İşte! Olimpus’un dışında, Güneş hiç bu kadar büyük bir şeye bakmadı. “


HALİKARNAS MOZOLESİ


Halikarnas Mozolesi, Kral Mausolos adına karısı ve kız kardeşi Artemisia tarafından Halikarnassos’ta yaptırılmış, Dünyanın Yedi Harikası’ndan biri sayılan, kolonlarıyla Yunan mimarisini, piramit şeklindeki çatısıyla da Mısır mimarisini andıran oldukça büyük boyutlardaki mezar. Bu öneminden dolayı kendinden sonra gelen, aynı stildeki tüm yapılara mozole denmiştir.


RODOS HEYKELİ


Antik Çağ’da Rodos Adası’ndaki Rodos şehrinin limanının girişinde bulunan, Yunan Güneş Tanrısı Helios’un heykelidir. MÖ 305’te Büyük iskender’in ardılları olan Makedonyalı Antigonitler Rodos’a saldırmış ve kuşatma 1 yıl sürmüştür. MÖ 304’te barışın sağlanmasıyla Rodoslular, tanrılara şükranlarını sunmak için bir heykel yaptırmak istemişlerdir. Heykeltıraş Lindoslu Khares’in yaptığı Güneş Tanrısı Helios’u simgeleyen heykel 32 metre yüksekliğinde ve tunçtan yapılmıştır. Yapımı 12 yıl sürmüş ve MÖ 282 yılında tamamlanmıştır. Liman girişinde duran heykelin bacaklarının arasından gemilerin geçtiği şeklinde bir söylence vardır ancak o zamanların yapım teknikleri ve malzemeleriyle böyle bir heykelin yapılmasının mümkün olmadığı düşünülmektedir. Heykel MÖ 225 veya 226’daki bir depremde yıkılmış, birkaç asır yan yatmış halde kalmıştır. Heykelin şekli yapılan çizimler ve anlatılanlardan yola çıkarak hazırlanmış, Fransız heykeltıraş Frederic Auguste Bartholdi New York’ta bulunan Özgürlük Heykeli’ni Rodos Heykeli’den esinlenerek yapmıştır.


İSKENDERİYE FENERİ


İskenderiye Feneri, Mısır’ın İskenderiye şehrinde inşa edilmiş; ancak günümüzde bulunmayan, Dünyanın Yedi Harikası’ndan biri ve tarihte inşa edilmiş deniz fenerlerinin en yüksek olanı. İnşaası MÖ 285-246 yılları arasında süren fener, bu devletin ilk iki kralı I. Ptolemaios Soter ve II. Ptolemaios tarafından Mısır’da İskenderiye Limanı’nın karşısındaki Pharos Adası üzerine yaptırılmıştı.


Üç bölümden oluşan fenerin mimarı Knidoslu Sostratus’tur. Kaidesi ile birlikte 135 metre yüksekliğinde olan fener, beyaz mermerden yapılmıştı. Tepesinde bulunan, tunçtan yapılmış büyük bir ayna 70 kilometre uzaklıktan görülüyor ve limana giren gemilere rehberlik ediyordu. Alt bölümü dikdörtgen şeklinde ve yaklaşık 55 metre yüksekliğindeydi. Orta bölüm, yukarıya doğru giden rampası olan bir silindir şeklindeydi. Yaklaşık 27 metre yüksekliğindeydi. Üst bölüm ise silindir şeklindeydi ve üzerinde alevin bulunduğu bir odası vardı.


İskenderiye Feneri, antik çağın yedi harikası içinde günlük yaşam için kullanılan tek eserdir

Üst kısmı MS 955 yılında bir deprem ve fırtınada kopan fenerin gövde kısmı da 1302’de başka bir depremde yıkıldı. 1500 yılında ise bu yapıya ait kalıntılar tamamen yok oldu.

AYKUT FİLİZ

Takip Et
Bildir
guest
Kimse görmeyecek. Yorumunuza cevap yazıldığında bildirim almak için. (İsteğe Bağlı)

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
0
Habere yorum yapabilirsiniz.x